Elimde bu denizkabuğuyla ona gideceğim. Denizkabuğunu uzatacağım. Bak, diyeceğim, sen benden daha güçlüsün; benim gibi astımın da yok. Sen görebiliyorsun, diyeceğim; iki gözün de görebiliyor. Bana bir iyilik yap da, gözlüğümü geri ver demiyorum, diyeceğim. Sen güçlüsün diye efendice davranmanı da rica etmiyorum, diyeceğim. Doğru olan doğrudur. Doğruyu yapman için sana bunu söylüyorum diyeceğim. Gözlüğümü bana ver, Gözlüğümü bana vermek zorundasın diyeceğim.
Roger gathered a handful of stones and began to throw them. Yet there was a space round Henry, perhaps six yards in diameter, into which he dare not throw. Here, invisible yet strong, was the taboo of the old life. Round the squatting child was the protection of parents and school and policemen and the law. Roger’s arm was conditioned by a civilization that knew nothing of him and was in ruins.
Well hunt. I'm going to be chief.